« Home | Bambaşkadır "Ayten Alpman" » | İyi ki doğdun CANIM ARKADAŞIM...! » | Şaşırma bu sensin... » | gece, müzik ve fırındaki böreğin kokusu.... » | Hayırlı Kandiller... » | White Lion - When The Children Cry » | Depeche Mode - Enjoy The Silence (Timo Maas Mix) » | 20 yıl sonra... » | Yeniden başlayabilseydim... » | Ne Beklerim Hayattan, Hayat Benden Ne Bekler »

Hiç Büyüme


Çocukluğum... Her zaman başucumda durur. Çocukluk günlerimi nedense yakın zamanlardan daha net hatırlarım. Bazen tek başıma kalıp kendimi dinlemeyi bugün ne kadar çok seviyorsam, o zamanlarda da öyleymişim. Ananem hep anlatır, evden kaçıp arka taraftaki su kuyusunun başında tek başıma suya bakarken beni bulduğu günleri... Hatta bi defasında kuyuya düşen kedi yavrusuna yardım etmeye kalkmışım, ananem beni bulduğunda neredeyse ben de düşmek üzereymişim. Kuyuyu bugün hala hatırlıyorum ama kediyi hiç hatırlayamıyorum.

Şimdi düşünüyorumda, çocukluğumdan bu yana bende çok az şey değişmiş. Eskiden kimseye birşey soramazdım. Otobüsten inmem gereken durağı şoföre söyleyemediğim için son durağa kadar gittiğim günü bilirim :) Mağazaya girip fiyat sormak yada yolda birine saati sormak hiç yapamadığım şeylerdi. İş hayatına erken girmenin bana en büyük faydası bu çekingenliği atmam konusunda oldu galiba. Şimdi tek kişiye saat sormayı bırakın, kocaman topluluklara konuşuyorum yeri geldiğinde.
Zaman çok hızlı ilerliyor. Hayat akıp giderken değişmeden kalabilmek çok zor olsa da, hiçbir zaman büyümeyen, kimse farketmese de hala zaman zaman ortalıktan kaybolup sulara bakarak düşünen bir kız çocuğu var içimde... O anlatır ben dinlerim bazen, bazen de ben anlatırım ona dertlerimi, sevinçlerimi...
Bir de, bu şarkıyı söylerim çocukluğumdan beri. Değişen şeylerden biri de sanırım, artık Erol Evgin dinlerken yüzüm kızarmıyor :)

yolda saat soramamaya, şoföre durağı soramamaya, içeri girip fiyat soramamaya ek olarak, herkes bana bakıyor sanrısıyla yürüyüşleri sonlandıramamak vardır bir de. ne zaman bir yol boyu yürümeye başlasam, yolun manzaralı ve yürümesi zevkli yerleri bitse bile dönemiyorum. ya bir mağaza vitrinine takılır beni görenlerin tamamen uzaklaştığından emin olduktan sonra dönerim ya da ceplerimi karıştırır yüzümü ekşitir sanki bir şey unutmuş gibi yapıp dönerim. napıyım...

:)) hiç yabancı gelmedi nedense

Filizcim yazını okurken cümlelerin çoğu bana da yabancı gelmedi nedense :) ya insanlarin birçoğu bizim gibi mi acaba.
ben birçok zaman kendime kızmışımdır sen neden toplulukta girişken olmuyorsun, insanlarla kolay diyaloga geçmiyorsun gibi..
ama daha sonra hep şunu demişimdir her insan özel olduğu gibi ben de şu dünya üzerinde bir "tek"im, hususiyim. Allah beni böyle yaratmış ve bu şekilde oldugum için de son derece mutluyum. Belki bu iç dünyama diğer insanlardan daha fazla yönelmemden, öyle düşünüyorum.
yoksa senin dediğin gibi topluluğa sunum yapma, kulubün başkanlığı yapma, amatör de olsa sunuculuk yapmam hepsi de sosyal oldugumun göstergesi.
fakat dediğin gibi "hiç büyüme" veya "hiç değişme" diyorum bu hallerime.

gönlüne sağlık..

Galiba insanın özündeki utanma saygıya, çekinme de sevgiye karşılık geliyor aslında... Şimdi bunu farkettim. Ne güzel..

Post a Comment